Ve mart yerini güzel bir bahar havasına bırakırken, canım tarhana arkadaşım (Taraklı gezisinde içtiğimiz o güzelim tarhanadan sonra verdik bu ismi birbirimize) İlhan ağabeyimin dernekte perşembe günü bahsettiği gezi için Geyve‘nin Akıncı Köyü‘ne yola çıktık. SAGÜSAD ve UDOS üyelerinin oluşturduğu gezi epey kalabalıktı.
ULTİMA Doğa Sporları ve Araştırma Derneği UDOS‘un katkılarıyla düzenlenen günübirlik bu gezi; keşfetmek, ilimiz Sakarya’nın güzelliklerini öğrenmek ve birazcık da olsa o güzelliklere sahip olabilmek adına son derece keyif vericiydi.
Kılavuzumuz, Akıncı Köyü Vadilerini, Şelalelerini Yaşatma ve Koruma Derneği Başkanı Sayın Kâmuran Tan ağabeyimiz, dokuz katlı Beşiktaş Şelalesi‘nin ve vadilerin büyük bir tehlike altında olduğunu söylediğinde ise sanırım daha çok tepkili olmalıyız diye düşünüyorum.
Taş ocağının doğaya verdiği tehlikenin haddi hesabı yok. Şayet böyle devam ederse ne gezip göreceğimiz bir Geyve boğazı, ne yamaçları çıkarken karşılaştığımız o güzelim doğa harikaları, çeşit çeşit bitkiler, kuş sesleri olacak ne de saymakla bitiremediğimiz şelalelerin tadına varacağız.
Bazı güzellikler yanıbaşımızda ancak bunu fark edemiyoruz ne yazık ki. Geyve de öyle… Yeşilin içinde kaybolup gidiyorsunuz bir anda. Çıktığınız bayırlar, geçtiğiniz köprüler sizi alıp götürüyor. Dinlenme saati yaklaştığında imecenin, alçak gönüllülüğün, misafirperverliğin, ikramın, güler yüzlülüğün tadına doyamıyorsunuz. İşte öyle bir yer… Anlatılmaz, yaşanır derler ya… Gidip görmeniz gerek.
Çok uzak ülkelere, Akdeniz’e ya da Ege’ye tatil planları yapacağınıza ben derim ki: “Sakarya’da, Geyve’de bir Akıncı Köyü var. Gidin ve görün!”
Ölümsüzlük mantarının verdiği o güzel duyguyla… Saymakla bitmeyen şelaleleriyle… Yüce ağaçlarıyla… Dağ menekşeleriyle… Adını bilmediğim onca güzel çiçekleriyle… Kısaca doğanın ihtişamıyla bir gün daha geçti…
Bir pazar günü de Akıncı Köyü’nde böylece bitti.
Bu büyüleyici manzaranın yok olmaması temennisiyle…