Biraz edebiyat molası…
Bir bayram arifesi pazarda gördüğüm ve fotoğrafladığım kırmızı rugan ayakkabılar hakkında şiir tadında bir başlangıç olsun dedim.
İlk bölüm, naçizâne kelimelerimle buluştu.
İkinci bölümü; edebiyat ve şiir dostu arkadaşım Seyit KARAGÜNEY yazdı. ( http://www.seyitkaraguney.com/ *** https://www.instagram.com/karaguneys/)
Keyifli okumalar diliyorum.
*******************
Semt pazarında dikkatimi çekti dün.
Bir çift kırmızı rugan ayakkabı…
Minik kız çocuklarının rüyalarına giren…
Büyülü bir prenses masalından çıkmış gibi öylece duruyordu tezgahta satılmayı bekleyerek.
Hele bayram öncesi alınırsa ne kadar da çok değerli olurdu minik kalpler için?
Yastığın yanında usulca beklerdi onlar bayram sabahı giyinilmeyi.
Kırmızı rugan ayakkabıları arayanların hikâyesiydi bu belki de, kim bilir?
Oysa dünya, çoğu kez çocukların oyun bile oynamasına müsaade etmiyordu ki…
Tarifsiz acılarla yaşanan savaşların gölgesinde büyüyen, kaçan, sömürülen, ölen insanlar belirdi bu kez gözümde.
Çocukluğunu yaşamadan satılan, telli duvaklı küçük bedenler…
Sahi, Ünzile kaç koyun ediyordu?
******************
Büyüyeceğini bilmeden yatar uykusuna bir kız çocuğu.
Rüyasını görür yeni alınacak bayramlık pabuçlarının.
Ki bilmez,
Ertesi gün çocuk bedenine göre biçilmiş ve de bedeli ödenmiş gelinliği giydirildiğinde zorla büyüyeceğini.
Bu yüzden üzeri hep tozlu kalmıştır,
Şehrin bedesteninde satın alınmayı bekleyen kırmızı pabuçların.
******************